ortakların şirketten borçlanamaması ve sermaye artırımı
Anonim şirketlerde ortakların şirketten borçlanamaması ve sermaye artırımı
En önemli kolaylık normalde sermaye artırımı için genel kurul kararı gerekirken, kayıtlı sermaye sisteminde ilk veya değiştirilmiş esas sözleşmede belirlenen kayıtlı sermaye tavanına ulaşılıncaya kadar sermaye artırımlarının yönetim kurulu kararı ile birkaç kademede yapılabilmesi ve bunun için yeniden genel kurul kararına gerek olmaması gibi bir pratiklik sağlamış durumda.
TTK'da değişiklik yapan 6335 Sayılı Kanun ile birlikte sermaye artırımlarında işlem denetçisi raporuna da gerek olmayacak. Yedek akçelerin ve kârın sermayeye eklenmesi gibi iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımları dışında, sermaye artırımına gidilebilmesi için sermaye taahhüt borçlarının tamamen kapatılmış olması gerekmektedir. Her durumda sermaye artırımı ticaret sicilinde tescil ve ticaret sicil gazetesinde ilan ile hüküm ifade eder. Bunun için maksimum süre üç aydı. Üç ay içerisinde tescil ve ilan edilmeyen sermaye artırım kararları hüküm ifade etmez.
Eski kanunda durum neydi?
Eski Ticaret Kanunu'na göre sermaye artırımı için taahhüt edilen kısmın %25'i üç ay içerisinde fiilen ödenmesi gerekiyordu. Ancak ödenmemesinin açık bir müeyyidesi yoktu. Sermaye artırımı gerekli olduğu durumlarda genel kurul kararı dahil sermaye artırımına ilişkin tüm kurallar yerine getiriliyor ve artırılan tutarın %25'lik bölümü ya ortağın cari hesap yoluyla şirketten çektiği kaynak ile finanse ediliyor veya şirketin öz kaynakları da yetersizse, banka kredisi kullanılmak suretiyle şirkete para temin ediliyor ve temin edilen bu para ortak cari hesabı yolu ile şirketten çekilerek ortak tarafından sermayenin ödenmesi gereken kısmına ilişkin taahhüt yerine getiriliyordu. Bir anlamda aynı para için şirket bankaya faiz öderken, ortak da sermaye taahhüdünü yerine getirmek için şirketten çektiği kaynak için şirkete faiz ödemek durumunda kalıyordu.
Yeni TTK'da değişen ne?
Yeni TTK'da sermaye artırımına ilişkin hükümler yukarıda belirttiğimiz gibi bir yandan kolaylaştırılırken sadece sermaye artırımı yapılabilmesi için artırımı taahhüt edilen tutarın %25'inin bankaya bloke edilmesi ve bu blokaj makbuzunun ibrazı şartı getirildi. Peki ne var bunda gayet de iyi olmuş denilecektir. Aslında mademki sermaye artırımı şartı şirketin öz kaynaklarının gerçekten güçlendirilmesi ve şirketin öngörülen faaliyet için gerekli olan öz kaynağa ulaşması şartının yerine getirilmesi için gereklidir, o zaman burada yadırganacak bir durum yok denilebilir. Evet aslında öyle ama bir farkla. Burada zorluk sermaye artırımı için blokaj şartının öngörülmesinden değil yeni TTK'da sermaye taahhüt borcu yerine getirilmeden ortakların şirkete borçlanamaması şartından kaynaklanmaktadır.
Artık, örneğin bir enerji şirketi EPDK (Enerji Piyasası Üst Kurulu) tarafından öngörülen veya bir televizyon şirketi RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) tarafından öngörülen sermaye veya sermaye artırım şartını yerine getirebilmek için taahhüt edilen tutarın %25'i kadar bir parayı bankada bloke ettirmesi gerekecek.
Sermaye artırımına ilişkin blokaj şartının yaratabileceği sıkıntılar ve çözüm için açık kapı var mı, bunları cuma günü açıklayacağız.
Kaynak:Bugün Gazetesi,08.08.2012
TTK'da değişiklik yapan 6335 Sayılı Kanun ile birlikte sermaye artırımlarında işlem denetçisi raporuna da gerek olmayacak. Yedek akçelerin ve kârın sermayeye eklenmesi gibi iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımları dışında, sermaye artırımına gidilebilmesi için sermaye taahhüt borçlarının tamamen kapatılmış olması gerekmektedir. Her durumda sermaye artırımı ticaret sicilinde tescil ve ticaret sicil gazetesinde ilan ile hüküm ifade eder. Bunun için maksimum süre üç aydı. Üç ay içerisinde tescil ve ilan edilmeyen sermaye artırım kararları hüküm ifade etmez.
Eski kanunda durum neydi?
Eski Ticaret Kanunu'na göre sermaye artırımı için taahhüt edilen kısmın %25'i üç ay içerisinde fiilen ödenmesi gerekiyordu. Ancak ödenmemesinin açık bir müeyyidesi yoktu. Sermaye artırımı gerekli olduğu durumlarda genel kurul kararı dahil sermaye artırımına ilişkin tüm kurallar yerine getiriliyor ve artırılan tutarın %25'lik bölümü ya ortağın cari hesap yoluyla şirketten çektiği kaynak ile finanse ediliyor veya şirketin öz kaynakları da yetersizse, banka kredisi kullanılmak suretiyle şirkete para temin ediliyor ve temin edilen bu para ortak cari hesabı yolu ile şirketten çekilerek ortak tarafından sermayenin ödenmesi gereken kısmına ilişkin taahhüt yerine getiriliyordu. Bir anlamda aynı para için şirket bankaya faiz öderken, ortak da sermaye taahhüdünü yerine getirmek için şirketten çektiği kaynak için şirkete faiz ödemek durumunda kalıyordu.
Yeni TTK'da değişen ne?
Yeni TTK'da sermaye artırımına ilişkin hükümler yukarıda belirttiğimiz gibi bir yandan kolaylaştırılırken sadece sermaye artırımı yapılabilmesi için artırımı taahhüt edilen tutarın %25'inin bankaya bloke edilmesi ve bu blokaj makbuzunun ibrazı şartı getirildi. Peki ne var bunda gayet de iyi olmuş denilecektir. Aslında mademki sermaye artırımı şartı şirketin öz kaynaklarının gerçekten güçlendirilmesi ve şirketin öngörülen faaliyet için gerekli olan öz kaynağa ulaşması şartının yerine getirilmesi için gereklidir, o zaman burada yadırganacak bir durum yok denilebilir. Evet aslında öyle ama bir farkla. Burada zorluk sermaye artırımı için blokaj şartının öngörülmesinden değil yeni TTK'da sermaye taahhüt borcu yerine getirilmeden ortakların şirkete borçlanamaması şartından kaynaklanmaktadır.
Artık, örneğin bir enerji şirketi EPDK (Enerji Piyasası Üst Kurulu) tarafından öngörülen veya bir televizyon şirketi RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) tarafından öngörülen sermaye veya sermaye artırım şartını yerine getirebilmek için taahhüt edilen tutarın %25'i kadar bir parayı bankada bloke ettirmesi gerekecek.
Sermaye artırımına ilişkin blokaj şartının yaratabileceği sıkıntılar ve çözüm için açık kapı var mı, bunları cuma günü açıklayacağız.
Kaynak:Bugün Gazetesi,08.08.2012
Tweetle |